15 Aralık 2019 Pazar

Sütlü Madlen


Meğerse kızım için çizmişim haberim yokmuş. Sütlü madlen hiç bi’ kadar lezzetli olmamıştı. Tık! 

6 Aralık 2019 Cuma

Doğa’m

Nereden başlasam diye düşünürken fotoğraf aslında herşeyi anlattı. Evet, anne oldum ben. Oih! Dünyalar tatlısı bi’ kızımız oldu Mayıs 2019’da. Neredeyse 6,5 aylık bi’ minnoş var artık hayatımızda.
   Ben artık eski ben değilim, asla da olamam duygusal anlamda. “Anne olunca anlarsın”ı gerçekten anlıyorum. Dün mesela 38 derece ateşim vardı, ağır nezle, hastanede ağlayan bi’ yenidoğan gördüm annesinin kucağında. Kadının ödemi hala bacaklarında, belli ki çok yeni, en fazla 1 haftalık. Bebek ağladıkça ben de ağladım. Kadının yerine koyup kendimi ağladım, çaresizliğim aklıma geldi yine ağladım. Lohusa kafası geçiyor ama yarattığı duygusal etki belki de işte o baki...
Doğa 6. ayını doldurduğunda çalışmaya başladım. Ek gıdaya geçtik çünkü, bana olan ihtiyacı zamana yayıldı. Bırakmak o kadar zor geldi ki evden çıkarken dönüp dönüp baktım O’na. Metroda hep videolarını izliyorum hala... Bir insan büyütüyoruz ve bu dev sorumluluğu almadan önce çok düşündük eşimle “acaba bu ülke şartlarında yetebilecek miyiz çocuğa” diye. Sonra “bizim gibilere ihtiyacı var bu Dünya’nın” da dedik. Velhasıl verdiğimiz en güzel karar olmuş O’nu istemek.
 Şimdi ben O’nu anlatsam uzun uzun, klasik çocuğunu dilinden düşürmeyen tiplere dönerim ki en dikkat ettiğim şey bu arkadaşlar arasında, sorulmadan anlatmıyorum bebeğimi. Ben sıkılıyordum böyle tiplerden, başkasına aynı şeyi yaşatmam.
Demem o ki bu blog artık minik bi’ cimcimeyi de ağırlayacak konularda. Doğa ne yedi? Kakişi nasıl? başlıkları değil de benim hissettiklerimi yazacağım. Büyüdüğünde okusun diye O’na mail atıyorum. Bu blog sadece benim için, benim hissettiklerim... Ha büyüyünce Blogger hala yerinde duruyorsa okur.
Hastayım diye maskeyle dolaşıyorum evde. Sadece emzirmek için kucağıma alıyorum. O kadar çok özledim ki O’nu, buna da ağlıyorum. Ahahaha evrildiğim hale bak. İyi ki de evrilmişim.
Hoşgeldin bebeğim, burası annenin bloğu. Tık!

PS: Babasının sevdiği, Doğa’yı ilk 4 ay uyuttuğumuz şarkı. Dün Spotify yılın özetinde bu şarkıyı 30 saat dinlediğimi öğrendim. Afagsh Neyse bai.

18 Şubat 2018 Pazar

Hola!

"Yazmayalı bi' asır olmuş gibi geliyor. Sahi benim bir bloğum vardı di mi yaaa?" diyerek hevesle bilgisayarına koştu. Herşey bıraktığı gibiydi. "Daha sık yazmalıyım buraya." dedi. O sırada aklına kış mevsimi yaşamadığımız geldi ve yine üzüldü. "Kar yağmadı hiç!" dedi ve mırıldanmaya başladı: Tık!

16 Ocak 2016 Cumartesi

Gereksiz Bira Köpüğü

"O devasa yükü omuzlarımdan nasıl attıysam artık..." diyerek birasının köpüğünü höpürdetmeye başladı. Bira köpüğünü sevmez, bardağın yarısının boş olduğunu düşünürdü. Fonda çalan Sinatra'ya eşlik ederek, "artık kar dilediği zaman yağabilir." dedi. "Bu sene kardanadam yapmadık!" derken gözlerinin içi hevesle parlıyordu. Tık!

10 Ocak 2016 Pazar

Ses veriyorum:

Ceylan Ertem'le her telden bir akşamın sonuna doğru gelirken, kulağımda da kulaklık varken, adeta konserde eşlik edermiş gibi söyledim şarkıları, doyasıya detone olarak, oh be! Tık!

"Alâka" yemek adı mı bebeğim?

"Benden bıçkın bir delikanlı olurdu bence" dedi. "Bıçkın delikanlılık sorumluluk almayı gerektirir. Sorumlulukları kim sever allaasen?" dedi ve çizmeye devam etti. Tık!


Enci!

"Hayır, siz kim oluyorsunuz da beni Aydan Şener'e benzetebiliyorsunuz? Bu ne samimiyet?" dedi, "Hmmm, ağzım mı? Evet, sanırım ağzım Aydan Şener'e benziyor, haklısınız." dedi. Cebinde titreşen telefonuna baktı, "Ah, yine şu kredi kartı vermeye çalışan aptal banka!" dedi. "Neyse... Benim gitmem gerek." diyerek oradan mağrur bir şekilde uzaklaştı. Topuk sesi mağ-rur-mağ-rur şeklindeydi, ciddiyim! Tık o zaman!

Kuş konduruyorum!

Temmuz'dan beri neler mi oldu? Başlıyorum:
12kg verdim. E daha ne olsun! Tık!

25 Temmuz 2015 Cumartesi

Hellö!

"Bi' güzel Türkiye sabahına da uyanamadık be Scotty" diyerek elindeki birayı masaya bıraktı. Djarum'dan bi' fırt çeker gibi yaptı ama çekmedi. "Hep bu ilaç yüzünden nan!" dedi. Gözü kapının camındaki aksine takıldı, "saçlarım da uzadı hea!" dedi onay beklemeden. Birden "vallaha da aklıma geldi, büyük valizin içinde deniz ayakkabılarım." dedi. Eve gidip kontrol etmek için sabırsızlanıyordu.
Tüm bunlar olurken şarapla kafayı bulan hemcinsi sarhoş olmadığını kanıtlama; barmen arkadaş çaktırmadan manitaya mesaj atma; barın kedisi de "şu köşecikte dokunmasalar da azıcık kestirsem" derdindeydi. Tık!

6 Kasım 2014 Perşembe

Bazı günler damla sakızlı muhallebi tadında böyle...

Yine bi' kitap okumayıp, adeta yediğim günlerden biriydi. Mola vermek için ig'ye şöööyle bi' göz gezdirirken Sevgili Mürekkep Faresi'nin hesabını gördüm; birbirinden güzel dolmakalemler ve renk renk mürekkepler...Derken bloğuna ulaştım, okudum, inceledim. Lamy dolmakalemlerin renklerine ayrı ayrı vurulup "ama zor yaa dolmakalem kullanmak, sürekli doldur, kartuş değiştir." düşüncesinden nasıl bi' anda sıyrıldım ben de anlamadım. Eşime de gösterdim tabii. Dibimin düştüğünü pek belli etmiş olmalıyım ki 2 gün sonra yukarıda gördüğünüz Lamy Safari Neon Coral kapıma geldi. Sürprizin böylesi ♥
Sonra bir gün Mürekkep Faresi'nin Twitter hesabında bir çekiliş olduğunu okudum ve katıldım. Şimdiye dek hiçbir çekilişe katılmamıştım ve şanslı iki kişiden biri ben oldum. 

Hero marka bi' dolmakalem ve Diamine amazing amethyst mürekkep beklerken paketten yukarıda gördüğünüz sürprizler de çıktı: Şirin bi' ayraç, Edgar Allan Poe -ki kendisini çok severim- Dedektif Öyküleri, cici bi' note defteri ve Sevgili Mürekkep Faresi'nin harika temennisinin yazılı olduğu çok güzel bi' kart.
O kadar mutlu oldum ki kaç kere teşekkür ettiğimi bilemiyorum kendisine.  Sahil'de Kafka biter bitmez, kitabıma başlayacağım.
Sürpriz dolu günü, Fatih Erkoç'un inanılmaz keyifli akustik performansıyla kapattık. Kendisinin Türkiye'deki en iyi ses olduğunu düşünüyorum, düşüneceğim! Tık!

Bisiklet Düşkünü


32 yaşındayım ve bu benim 5. bisikletim! 
Rüzgarla bir oluyorum sanki, o kadar mutlu oluyorum ki bisiklet sürerken anlatamam! Oih! Tık!

30 Ekim 2014 Perşembe

Üüüüğf!

İlk defa kabak tatlısı yapıp, bununla gurur duyan kişi olarak söylüyorum ki: Dışarıda çok yağmur var! 
"Ne alaka yav?" diyorsanız tık!
"Haklısın, fena döktürüyor!" diyorsanız tık! 

26 Ekim 2014 Pazar

Huuuu huuu!

Buraya yazmayalı 1 yıl olmuş! Kış geldiğine göre artık akşamları eve tıkılıp çizip, yazarım mantığıyla yol alıyorum sanırım. 
Bu 1 senelik süreçte canımın içi anneannemi, biriciğimi kaybettim! Acısı hala çok taze ve çok derin! Mesela şu an onun bana ördüğü yeleği giyiyorum ve yeleği elime ilk aldığımda "düğmelerini en son o ilikledi!" diye her birini tek tek öptüm! Neyse... Sulandırmaya başladım, konuyu kapatalım. Öhö!
Bu 1 senelik süreçte evlendim. Sevdiğim adam hep yanımda! İyi ki evlenmişiz diyorum. 
Anlatacak çok şey var, yazarım ara ara! Tık! {İlk dans müziğiydi!} 

7 Ekim 2013 Pazartesi

Genel Kanı

"Bazı insanlar ellerine geçen fırsatları kaçırmak üzere programlanmışlar bence!" diyerek uzaklaştı. Tık!

6 Ekim 2013 Pazar

"Bahar Yorgunluğu"ymuş! Pehhh!

Sonbahar; sana da s-kayım! Tık! {"Bahar yorgunluğuymuş" imanım gevredi sıkıntıdan dün!}

29 Eylül 2013 Pazar

Rövanş?

Şimdi size burada oturmuş; uzun uzun başımın nasıl densizce ağrıdığından bahsetmeyeceğim; hım hım konuşmamı ve bu lanet baş ağrısını soğuk algınlığına borçluyum. Sizin duymadığınız, benim herkesin yanında etmediğim küfürler kimlere gidiyor bundan bahsedeyim ayaküstü: Efenim; 2 haftadır haftaiçleri saat 6'da kalkmama neden olan dillerinden hak-hukuk düşürmeyen, ilk fırsatta herkesi satacak izlenimi veren insancıklara tabii ki! Siz benden bi'şey nahhhh istersiniz artık! İbişler! Ayrıca; ay heyt yu! Haftaya görüşüciiiz sizlerle; kim daha büyük oynamış görelim! kehkehkeh Tık!

Dexter!

Senelerdir Pazartesi sendromu yaşamıyor olmamda önemli bi' yeri vardı Dexter'ın; işten geldiğim gibi pijamaları çekip bacaklarımı uzatarak izlediğim en mükemmel diziydi bence. Fakat bitiş o bitiş... Devam edecekmiş gibi yapması da ayrı bi' "?" barındırıyor ya neyse... {Bu konuyla ilgili çizmesem olmazdı. Hadi çizdim; yazmasam hiç olmazdı.}

27 Eylül 2013 Cuma

Bazen...

Eskiden hayatımdaki herkes sağlıklıyken o kadar neşeliydim ki ağzım eskilerin tabiriyle "panayır çanağı" gibiydi, hiç kapanmazdı. Sürekli gülümserdim. Şimdi yüzüm gülüyor ama içim buruk, endişeli, düşünmeye korkuyorum bazen. Tık ulan!

12 Eylül 2013 Perşembe

"Eylül Akşamı"

"Eylül"ün tek güzel yanı.... Nice mutlu senelere.... Tık!

26 Ağustos 2013 Pazartesi

A aaa!

Uyku tutmayınca balkona çıktı, sivrisinekleri uyandırmamak için balkon ışığını açmadı. Olabildiğince sessizdi. Önce sandalyeye oturdu, diğer sandalyeye de bacağını uzattı ve mp3 çalarından müzik dinlemeye başladı. İlk şarkının bitmesine yakın kendini sandalyede rahatsız hissetti, neyseki balık etliydi. Bi' tarafına kemik falan battığı hiç olmuyordu otururken. Sonra köşeli koltuğa uzanmak istedi ki bunun için pek elverişli değildi koltuk, dinlemedi! Kulaklığı bir süreliğine çıkardı. Kalktı, tam koltuğa yaklaşmışken bi' hışırtı duydu, yönünü kestiremedi. "Rüzgardandır" dedi. Bu sırada kulağında olmayan kulaklıktan ikinci parça yükseliyordu. Telefonunun ışığı yandı. "Sevgilim çoktan uyuduğuna göre şarjım bitiyor olmalı!" dedi, yine de gözattı, yanılmadı! Tam oturmuşken yine bi' hışırtı duydu ve bu kez solunda yerde duran çiçeğe baktı. "Ateş böceği mi?" derken onu gördü, gülümsüyordu. Sonra birden kayboldu. Koşarak ışığı açtı, bu sırada bel kemiğini çoktan masanın köşesine geçirmişti tabii. Yerinden kalkıp ışığı açıp çiçeğin başına gelmesi toplamda 4,3 saniye sürmüştü. Çiçeğe baktı, eğildi, her yaprağını ayrı ayrı inceledi fakat yoktu, gitmişti. Gülümsedi. İnanmak istediği şeylerle çok mutluydu! Bu sırada üçüncü şarkı çoktan ikinci dk'ya girmişti!